Bu yazımda sizlere Şeyh Said isyanına destek vermeyenlerden bahsetmek istiyorum.
Bilinenin aksine, Diyarbakır halkı Şeyh Said isyanına destek vermemişti. Şeyh Said yakalandıktan sonraki ilk sorgusunda, Diyarbakır’ı işgal ettikten sonra şeriatın uygulanmasını ve özerklik talep edeceğini, isteklerini Türk hükümetine kabul ettirebilmek için İngiltere’den yardım isteyeceğini söylüyordu. Bu bağlamda Diyarbakır’ın alınması Şeyh Said için oldukça önemliydi. Ancak Diyarbakır halkı asilerin saldırılarına karşı cansiperane direniş gösterdi ve isyanın kaderini değişti. Diyarbakır’ın düşmemesi isyanın zayıflamasına neden olmuş, çaresiz kalıp teslim olan Şeyh Said Şark İstiklal Mahkemesi Savcılığına verdiği ifadede “Başarılı da olamadık ve şimdi anladığıma göre başarılı da olsaydık bu ahali ile bir şey olamazdı. Bu bir cinnetti. Çünkü bu halktan sıdkım sıyrıldı. Şeriata razı olan ahali kalmamıştır.”[1] diyerek halkın kendisine destek vermediğinden yakınmıştı.
Şeyh Said’in ayrılıkçı hareketine pek çok aşiret karşı çıkmıştı. Celali, Zeylan aşiretleri, Mardin-Nusaybin, Savur, Cizre taraflarında Balli, Dekoriki, Hakon, Ömerkan, Habige aşiretleri ile Siirt ve Bitlis civarındaki bazı aşiretler, Dersim dolayındaki aşiretler ile Varto’daki Lolan ve Hormek aşiretleri hükümetten yana tavır almışlardı. Siirt ve Siverek aşiretlerinden pek çok kişi de hükümete çektikleri telgraflarda Şeyh Said’in İngilizlere alet olduğunu ve kendisini desteklemeyeceklerini bildiriyorlardı. Varto, Nusaybin, Pülümür aşiretlerinden de isyanı lanetleyen ve hükümete bağlılık bildiren telgraflar geliyordu.[2]
İsyanın yurt genelinde duyulmasıyla birlikte İstanbul’da yaşayan Kürtlerin pek çoğu bu gerici isyana tepki göstermişlerdi. İstanbul Türk Ocağı’nın düzenlediği bir toplantıya katılan Diyarbakır, Elazığ ve Erzurumlu gençler memlekette yapılmak istenen bu cahilce hareketten dolayı üzüntülerini bildirmişlerdi. Kürtlerin en yaşlısı olan Zaro Ağa isyanla ilgili olarak şunları söylüyordu:
“Ben ne Şeyh Sait denilen melunu tanırım ne de onun adamlarını. Allah onların belasını versin, ben bu heriflerin isimlerini bile bu vakte kadar duymadım. Bunlar gâvurdurlar, lanet olsun onlara. Allah devletimize, milletimize ve Gazi Paşa'ya zeval vermesin.”[3]
Şeyh Said isyanıyla ilgili haber yapan Vakit gazetesi muhabiri Diyarbakır’dan Dersim’e gitmiş bu bölgenin isyana karşı tavrını araştırmıştı. Atatürk’ün dostu Dersimli Diyap Ağa, kendisine Şeyh Said isyanı hakkındaki görüşlerini soran muhabire şunları söylemişti:
“Birden bire Şeyh Sait’in isyan ettiğini duyduk, Elazığ’a gelerek hükümeti basmış. Vallahi şaşırdık. Gökten mi indi, yerden mi çıktı bu hain dedik. Bir kısmımız tepelerde bekledik, Dersim’e sokmadık. Herkes ne bulsa bulur, bizde keçi, koyun hırsızı çoktur ama hain yoktur. Bu herif azmıştı devlete asi oldu. Biz Cumhuriyete sadık insanlarız, 1326 senesinde de İngilizler ile Rus konsoloshaneleri bizi isyana teşvik etmişti. Bize çok para vermek istiyorlardı. Biz onları bastık ve paralarını almadık. Hükümetimize sadık kaldık.”[4]
Şaban Ağa Şeyh Said ve yanındakilerin Allah’a isyan ettiklerini söylerken Sabık Mustafa Ağa da “Hükümetimize candan bağlıyız. Eğer Şeyh Sait veya Şeyh Şerif buraya gelseydi vallahi silah atardık. Bütün ağalar Elazığ’a indik, kumandan paşayı gördük. Ona sadakatimizi söyledik.” diyerek isyana destek vermediklerini açıklamıştı.
Tekrar söz alan Diyap Ağa Şeyh Said’i yine hain olarak nitelendirdi:
“Şeyhlerin ne yüzünü gördüm nede sözünü işittim. Onları görmek istemeyiz de, canımız millet uğruna feda olsun. Biz vallahi bu hainin nereden çıktığına şaşırıp kaldık. Sebep olanların akıbeti için ne diyeyim.”
Şeyh Said meselesi üzerine hazırladığım ve Eylül ayına yetiştirmeyi düşündüğüm kitabımda Şeyh Said’in mahkeme tutanaklarının günümüz Türkçesine çevrilmiş halini ve Şeyh Said isyanıyla ilgili ilk kez duyacağınız pek çok bilgi ve belgeyi sizlerle paylaşacağım. Şimdiden iyi okumalar dilerim.
[1] Şark İstiklal Mahkemesi Zabıtları.
[2] Murat Deniz, Türk Basınında Şeyh Said İsyanı, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi.
[3] Cumhuriyet, 28 Şubat 1925.
[4] Vakit, 27 Şubat 1925.