Diyanet İşleri Başkanlığı’nın cuma namazlarında ve özel günlerimizde Atatürk’ün adını anmamasına gelen tepkiler son birkaç yıldır çığ gibi büyüyor. Çanakkale Zaferinin kutlandığı haftalarda şehitlerimizin ruhuna dua edilirken Atatürk’ün adı anılmıyor, Büyük Taarruz haftasında Atatürk’ten hiç bahsedilmiyor, 10 Kasım deseniz keza Atatürk’ün ruhuna bir Fatiha okunmasını bekliyorsunuz ama nafile.
Gelen tepkiler üzerine gazeteci Saygı Öztürk Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’la iletişime geçerek Erbaş’a Diyanet’in son yıllarda Çanakkale Zaferi törenlerinde ve hutbelerde Atatürk’ün adının anılmamasıyla gündeme geldiğini ifade etmiş ve bunun nedenini sormuştur. Erbaş, her vesileyle Atatürk’ün adını anıp dua ettiklerini vurguladıktan sonra, Atatürk’ün adını hutbelerde neden anmadıklarını açıklamak için 5 Mart 1924 tarihli bir Bakanlar Kurulu Kararı göndermiş ve şunları söylemiştir:
“Gönderdiğim belge dolayısıyla hutbelerde isim anılmamasını merhumun kendisi istememiş. Daha sonraki süreçte de hiç hutbelerde yazılmamış. Ben 50 senedir Cuma’ya gidiyorum, pek hatırlamıyorum. Gazi Hazretleri, hutbenin namazın bir parçası olduğunu bildiğinden dolayı böyle bir karar aldırmış olabilir. Cumhuriyet tarihi boyunca bu karara hep uyulmuş. Darbe dönemlerinde belki darbecilerin hazırlayıp gönderdiği bir iki hutbede olabilir, bilmemeleri sebebiyle. Bu Atatürk’ün kararına uygun hareket etmemek anlamına gelir. Biz her vesileyle anıp, duamızı yapıyoruz.”[1]
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın bahsettiği belgenin aslı bu. Bakalım Atatürk tam olarak ne demiş? Söz konusu belge 5 Mart 1924 tarihli bir Bakanlar Kurulu Kararı. Aynen yazalım:
“Badema hutbelerde isim zikir eylemeksizin millet ve cumhuriyetin selamet ve saadetine dua edilmesi takdir edilmiş ve bu kararın bilcümle vilayete tebliği Dâhiliye Vekâletine havale edilmiştir.” [2]
“Bundan sonra hutbelerde isim zikredilmeden millet ve cumhuriyetin selameti için dua edilmesi kararlaştırılmış ve bu karar tüm vilayetlere duyurulması için İçişleri Bakanlığı’na havale edilmiştir” deniliyor belge. İsim zikredilmesin deniyor bu doğru, ama kimin ismi zikredilmeyecek?
Çoğunuzun bildiği gibi Osmanlı Devleti’nde padişahın ve Halifenin en büyük hâkimiyet sembollerinden birisi her cuma namazında Padişah ve Halife adına hutbe okunması, dua edilmesidir. Yukarıdaki kararın yayınlandığı güne kadar her Cuma namazında Halife adına hutbe okunur, dua edilirdi. Bu, “Cuma namazının kılındığı bu toprakların hakimi Padişah/Halife olan falan kişidir” anlamına geliyordu. Kararın yayınlandığı tarihe dikkat ediniz. 5 Mart 1924. Yani Halifeliğin kaldırılmasından iki gün sonra... Diyebilirsiniz ki “Ne alakası var? Bakanlar Kurulu Kararında Halifenin ismi zikredilmesin demiyor. Bu karar Halifeliğin kaldırılmasından iki gün sonra çıktı diye, hemen meseleyi Halifeliğe bağlama.” Kararnamenin hutbelerde Halifenin isminin zikredilmesine engel olmak için çıktığını kararın gereğini yerine getiren ve müftülüklere gönderilen genelgeden öğreniyoruz. “Halife ve hilafetin adem-i mevcudiyetine (mevcut olmayışına) binaen Hutbelerde millet ve cumhuriyetin selâmet ve saadetine dua edilmesi ve bunun için lazım gelen ikazların merkez ve merkeze bağlı yerlerde yapılması.” [3] diye açık açık yazıyor. Belgeden anlaşıldığı üzere maksat son Halife Abdülmecid Efendi’nin adının anılmasını engellemekti. En basit ifadeyle: Artık Halife yoktu, hakim güç milletti. Öyle ise Halifeye değil, millete dua edilmesi gerekiyordu.
[1]https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/saygi-ozturk/diyanet-hutbe-kararnamesini-yanlis-yorumluyor-7039625/
[2] BCA, Fon Kodu: 030.18.01.01, Kutu No: 09, Göm: 15, Dosya No:13.
[3] BCA, Fon Kodu: 51.0.0.0, Kutu No: 02, Göm: 12, Dosya No:8
Atatürk düşmanlarına levent bulut'un yeter artık rahat bırakın atatürk'ü adlı yazısını okutmak lazım.