Fransız yazar, Louis Marie Julien Viaud'en, bizde bilinen ismiyle, Pierre Loti, bir İstanbul sevdalısı idi ve uzun yıllar İstanbul'da yaşadı...
Pierre Loti Türkleri; "ölümle ve ölüleriyle yaşayan millet" olarak tanımlar...
Ne kadar da doğru bir tespit...
İlişkileri ölümün üzerinden tartan, ölümün bu kadar kolay olduğu ve ölümün bu kadar kutsandığı bir başka ülke var mı, bilmiyorum...
Yaşamı ölümün üzerinden kurmaya çalışan, sürekli ölümü ve ölüyü hatırlayan bir milletin tarihi, doğal olarak yaslı bir tarih olur...
Gazetelerin üçüncü sayfaları kan deryası gibi. Televizyon haberleri ölümle başlıyor, adliyeleri ölüm özneli dosyalarla dolu, yollarında ceset parçaları, kan davası ve töre cinayeti yazgısının hâkim olduğu, iç savaş manzarasının yaşandığı bir ülke...
Sanki yaşamı ötelemiş, ölmeyi hedeflemiş insanlar olarak bir araya toplanmış gibiyiz...
Ölülerimizi yarıştırıyor, kutsadığımız ölümü rakamların basitliği içinde dile getiriyoruz...
Türkülerimiz, şarkılarımız, deyişlerimiz, masallarımız ölümle başlayıp, ölümle bitiyor...
Ağıt, bayatı, gözyaşı, sanki günlük rutinimiz gibi...
Her sözümüz ölüm tehdidiyle bitiyor, her an ölümün ensemize yapışması söz konusu...
Kahramanlarımız hep ölüler, aşklarımız hep ölüm parantezine sıkışmış...
Etnik ve dinî kimliklerimiz, ölme ve öldürme sebebi, kutsallarımız ölüme ipotekli...
Demem o ki;
Ölümle, ölülerle birlikte, yaşam yeşermez!..
Gürcan Dağdaş