Haziran ayında TFF’nin başkanlık seçimleri var.
Futbolumuzu yönetecek kişileri seçeceğiz. Peki şu kritik iki soruyu soruyor muyuz?
Seçenler kim?
Seçilenler kim?
Sormuyoruz. Çünkü üzerine düşünme gereği hissetmiyoruz. Geçmişten gelen alışkanlıklarla geleceği inşa etmeye çalışıyoruz.
Düşünmeyen futbol ülkelerinde doğal olarak futbol aklı ve futbol stratejisi gelişmez. Bu da mantıksız ve işlevsiz sistemler doğurur. İşlevsiz sistemlerle verimsiz icraatların ötesine geçilmez. Bu yüzden Türk futbolunda hâlen ‘Altyapılar neden oyuncu üretmiyor?’ gibi sorulara hasbelkader cevaplar arıyoruz. Bu sorulara verilen cevaplar ‘muhabbet veya safsata’ düzeyini geçmiyor. Felsefi altyapısı yeterince tartışılmamış, gerekli fikir ve bilgi üretimi yapılmamış alanlarda geçici çözümlere yer verilir. Bu çözümler en fazla söküklerimize fıyakalı yamalar yapmaya yarar. Türk futbolunun bugünkü durumu üstü fiyakalı ve pahalı yamalarla dolu eski bir elbise gibidir. Esas mesele yama yapmak değil, kumaşın neden söküldüğünü sorabilmektir.
TFF seçimlerine 2 haftadan az bir süre kaldı. Henüz resmi adaylar bile belli değil! Modern futbol ülkelerinde adayların çoktan çıkıp plan ve projelerini detaylı bir sunum şeklinde kamuoyuna açıklıyor olması, bütün kulüpleri gezerek kendisini tanıtması ve anlatması gerekir(di)! Seçim ikna edebilme işidir, seçiN ise emir-vaki iştir. Emir-vaki seçilenler, futbolun değil, emir veren yerin çıkarlarını korur.
Seçilenler kadar seçenler de önemli. TFF seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip delegeleri en sade şekilde şöyle özetleyebiliriz.
Süper Lig kulüplerinin yönetimindeki 7 kişi (20X7: 140 kişi)
TFF 1. Lig kulüplerinin yönetimindeki 2 kişi (19x2: 38 kişi)
TFF 2. Lig kulüplerinin yönetiminden 1 kişi: (39 kişi)
TFF 3. Lig kulüplerinin yönetiminden 1 kişi: (55 kişi)
Dolayısıyla Türkiye’deki profesyonel kulüplerin oy hakkı 272.
Bu arada Türkiye 1. Ligindeki, 2. Ligindeki ve 3.Ligindeki 113 kulübün toplam oy hakkı Süper Lig’deki 20 kulübün oy hakkından daha az. (140>132) Yani bir aday sadece 20 Süper Lig kulübünden tam oy alsa, alt liglerde oynayan 113 kulübün kolektif gücü seçim sonucunu değiştirmeye yetmiyor.
Peki bu 272 kişilik grup kimlerden oluşuyor? Zengin iş adamlarından, zengin iş adamlarının çocuklarından, turizmcilerden, inşaatçılardan, müteahhitlerden, armatörlerden, siyasetçilerden, benzincilerden, otelcilerden vs... Liste uzayıp gider. Kısacası hepsi sporun dışından kişiler.
Bu noktada iş insanlarını spordan dışlamak veya tüm sorunlar için onları kötülemek de gerçekçi ve doğru bir yaklaşım olmaz. Dünya’nın her yerinde spor kulüpleri iş insanlarından faydalanır. İş insanları da sporun gelişmesinde çok önemli katkılar sunabilirler (Örneğin, Anadolu Efes).
Türk futbolundaki ana sorun bu işin dengesinin kaçmış olmasıdır. İşin dengesi kaçınca, tadı da kaçıyor. Tek taraflı yönetilen yerlerde çok yönlü başarılar gelmiyor. Bilinmesi gerekenlerle kulüp yönetmek yerine kendi bildikleriyle kulübü yönetmeye kalkışmak Türk futbol yönetimine özgü garip bir hastalıktır. Bugün uluslararası sportif başarılar kazandığımız bütün spor branşları iş insanlarının dışarıdan desteklediği ancak iç işleyişine karışmadığı branşlardır.
Kulüplere ek olarak TFF seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip diğer kişileri şöyle özetleyebiliriz;
Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu’nun 10 oy hakkı,
Profesyonel Futbolcular Derneği başkanının 1 oy hakkı,
Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği başkanının 1 oy hakkı,
Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği başkanının 1 oy hakkı,
Futbol branşı olan Engelli Federasyonlarının birer oy hakkı,
En fazla A milli formayı giymiş 5 eski futbolcunun birer oy hakkı,
En uzun süre A Milli Takım teknik direktörlüğü yapmış 5 teknik direktörün birer oy hakkı,
UEFA Şampiyonlar Ligi seviyesinde en fazla maç yönetmiş 5 emekli hakemin birer oy hakkı,
FIFA veya UEFA İcra Kurulu’nda görev yapmış T.C. vatandaşlarının birer oy hakkı
Eski TFF Başkanlarının birer oy hakkı.
Bu ikinci gruptakilerin toplam oy hakkı yaklaşık 50.
Peki bu 50 kişilik grup kimlerden oluşuyor? Ömürlerini spora ve futbola vermiş, futbolun tam içinden gelen kişiler.
İşin absürtlüğünü görüyor musunuz?
Ömrü boyunca futbolla hiçbir alakası olmayan herhangi bir müteahhit, kulüp yönetimine girerse TFF seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip olabiliyor, ama ömrünü futbola vermiş, defalarca A milli takım forması giymiş bir futbolcu en fazla milli olan 5 futbolcu arasına giremediği için oy atamıyor. Veya ömrü boyunca futbol kulüplerinde antrenörlük ve teknik direktörlük yapmış futbol emekçileri A milli takımı çalıştırmadıkları için oy hakkından mahrum kalıyorlar.
Dolayısıyla seçim sistemindeki bu çarpıklık seçilen kişinin profilini de belirliyor. İş insanları iş insanlarını seçiyor. ‘‘Futbolu futbolun içinden gelenler yönetsin’’ demek kolay, önemli olan bunun niçin olmadığını tespit edebilmek ve olması için ne yapılması gerektiğini söyleyebilmektir.
Bugüne kadar futbolumuz siyasetçiler ve iş insanları arasında paylaşılan ‘kullanışlı bir oyuncak’ olmanın ötesine maalesef pek geçemedi. Umarım TFF Başkanlığı için sayıları 10 binleri aşan tüm spor emekçilerinin oy kullandığı o günleri görürüz. İşte o gün geldiğinde futbolun gerçek sahibi gerçek anlamda futbol emekçileri olur.
Bilgilendirme için teşekkürler.
Bilgilendirme için teşekkürler.
Bilgilendirme için teşekkürler.
Bilgilendirme için teşekkürler.
Bilgilendirme için teşekkürler.
Çok iyi, helal olsun ????✌️