Bu haftanın yazısına, seçim kanununun TBMM’den geçmesi ile başlamak istiyorum. Konu, önemli bir gelişme olarak sürüyor.
Kanunun kesinleşmesi özellikle muhalefet partilerini birtakım düşüncelere sevk edecektir. Bazı yeni hesaplar yapmaya sebep olacak bir gelişme olarak karşımızda çıkıyor.
Esas itibarıyla ittifak oylarının içindeki partilerin teker teker sayılacak olması demokratik açıdan kötü bir şey değildir.
Her parti başka partilere sığınmadan kendi rüştülerini ispat edecek şekilde seçmenin öne çıkmaları daha demokratik ve doğru bir durumdur. Böylelikle, muhalefet partileri kendi hesaplarını yapıp hareket edeceklerdir.
Altılı masaya da bakacak olursak, nasıl gelişeceğini öngörmek pek mümkün değil.
Çünkü, hala öz eleştirilerini yapmamış ve Ak Parti’nin özellikle 2002-2015 dönemi arasındaki zamanı mükemmel bir dönem olarak gören Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun bu masada ne kadar süre kalabileceklerini bilmiyorum.
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu, AKP’nin ilk dönemlerini neredeyse kutsuyorlar ve Millet İttifakı’nı o dönemin Ak Parti’si haline getirmeye çalışıyorlar gibi bir görüntü var. Esasında, Millet İttifakı’nın orijinal haliyle; “CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti ve Saadet Partisi” olarak kalmasını, yeni kurulan Deva Partisi ve Gelecek Parti’sinin de seçime tek başına girerek rüştülerini ispat etmelerinin daha doğru olacağını düşünüyorum.
RUSYA-UKRAYNA ÇATIŞMASI SEÇİME ETKİ EDEBİLİR
Kabul edilen seçim kanunun oydaşma anlamındaki sonuçlarını etkileyeceğini söylemiştik, etkileyecektir fakat seçim sonucunu etkileyecek olan konulardan birisi de, son aylarda ortaya çıkan “Yeni dünya düzeni” söylemi ile daha ilgili gibi duruyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya işgali esas itibarıyla, dünyanın yeniden şekillenmesine sebep olacak. İşgal, 2.Dünya Savaşı’ndan sonraki yeni bölüşüm planları dönemine girilmiş gibi görünüyor. Türkiye ise bu anlamda çok stratejik bir öneme sahip durumda.
Şöyle ki, stratejik öneminde sadece Rusya ve Ukrayna arasında iki taraflarla da iletişim halinde kalabilen ve ilişkileri kolaylaştırabilen bir ülke konumunda olması hariç, Doğu Akdeniz ve orada bulunan doğalgaz kaynakları anlamında da çok büyük bir önem taşıyor.
Önümüzdeki aylarda bu konunun çok önem kazandığını, hatta KKTC’nin diğer ülkeler tarafından tanınmasına kadar gidebilecek bir durum söz konusu. Seçim kanunun matematiğinden ziyade, muhalefet partilerinin bu gibi konulara daha kafa yorması gerekir.
Çünkü, Rusya-Ukrayna çatışması sonucunda Doğu Akdeniz kaynakları Türkiye üzerinden taşınır hale gelir ve KKTC devleti de uluslararası bir nitelik kazanırsa, Türkiye’nin Suriye’deki bazı kazanımları da resmi hale gelirse seçimin sonucu şimdiden bellidir!
TÜRKİYE’NİN RUSYA-UKRAYNA ÇATIŞMASINDAKİ JEOPOLİTİK ROLÜ
Rusya-Ukrayna konusunda Türkiye’nin önemini daha çok göreceğiz. Şöyle ki; uygulamaya konulan ambargolar, dünya enerji tedarik haritası ve diğer tedarik zincirleri tamamen değiştiriyor. Böyle bir durumda Türkiye’nin önemi lojistik merkezi ve üretim merkezindeki önemi çok artıyor. Eğer, Türkiye bir hata yapmaz, siyaseten teslim olmadan dış politikada Batı bloku içinde kalır ve buna göre hareket ederse bir üretim ve lojistik merkez olarak çok büyük önem kazanacaktır. Böylelikle bunu yapabildiği sayede, hem Türkiye’nin Suriye’deki kazanımlarını konsolide edebilir hem de KKTC’nin tanınmasının önünü açabilir. Sonuç olarak, bu konunun başarıya ulaşmasının seçim sonuçlarında Erdoğan’ın elini güçlendirecektir.
YER TEKSAS DEĞİL, ANTALYA
Çok can sıkıcı… Nedir can sıkıcı diye soracak olursanız. Antalya’da dün 2 Suriyeli sığınmacı çetesinin Teksas sokaklarındaymış gibi birbirlerini kovalayarak, silahlı çatışmaya girmesi akıl alacak bir hadise değildir. Artık şaşırmaktan vazgeçtik, Türkiye’de şaşılacak bir şey de kalmadı. Suriyeli sığınmacılar meselesi, Türkiye’nin önemli birkaç beka sorunlarının en başında olan konulardan birisidir. Bu konudaki aymazlık hakikaten akıl alır gibi değil.