Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığına aday olabilir. Esas itibariyle çok konuşmalar oluyor. Ben bir kere her şeyden evvel bu “Cumhurbaşkanı adayı kim olacak” konusunun şimdiden gündeme getirilmesinin fevkalâde yanlış olduğu kanısındayım.
Kılıçdaroğlu zaten bu konuda gayet isabetli ve basiretli davranıyor. Kendisinin herhangi bir açıklama yapmasının millet ittifakını da çatlatabileceğini söylüyor. Bu tavrı doğru bir tavır olarak görüyorum. Zamanı geldiğinde millet ittifakının cumhurbaşkanı adayının kim olacağı konuşulur.
İMAMOĞLU CUMHURBAŞKANLIĞI İSTİYOR
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu görevlerine devam etmeli” sözlerini son derece isabetli olarak değerlendiriyorum. Cumhurbaşkanlığı adaylığını artık aleni olarak talep ettiği anlaşılan İmamoğlu’nun şu anki şartlarda genel başkanlık makamı tarafından desteklenmeyeceği görülüyor.
Kendisi çok genç ve istikbal vadeden bir siyasetçi. Dolayısıyla şimdiden cumhurbaşkanlığını hayal etmek yerine mevcut görevini tam olarak yapıp İstanbulluların gönlünü kazanması çok daha isabetli olacak.
Mansur Yavaş daha iyi neticeler alan bir belediye başkanı ama onun da kendi partisinin anlayışı çerçevesinde göreve devam etmesi daha isabetli görünüyor.
ABDÜLLATİF ŞENER BAŞBAKAN YARDIMCISIYKEN YOLSUZLUKLARA GÖZ YUMMUŞTU
AKP'nin kurucuları arasında yer alan Abdüllatif Şener’in "17-25 Aralık olaylarına bakıyorsunuz, rüşvetler, para kasaları, ayakkabı kutuları çıktı. Sonra bunlar hiçbir yaptırıma muhatap olmadılar, bir ceza verildiğini duymadık" açıklamasında bahsedilen hadiselerin özüne, doğru olup olmadığına bakılmadan bir FETÖ kumpası diye kapatıldı. Abdüllatif Şener de bu konuyu dikkate getiriyor.
Ben iki şeye dikkat çekmek istiyorum. Yalnız 17-25 Aralık değil 2020’den bugüne kadar AKP döneminde on dokuz senedir hiçbir konu bir rüşvet bir suistimal konusu adalete intikal etmedi. AK Parti kendini ak kaşık gibi gösteriyor. Dolayısıyla 17-25 Aralık da aynı takipsizlik çuvalının içine atıldı.
Ancak Abdüllatif Şener’e bir şey hatırlatmak isterim. 2002’den 2007’ye kadar kendisi başbakan yardımcısı koltuğundaydı. Kendi dikkatine de on beş sene içerisindeki birçok suistimal getirildi. Kendisinin o sıralarda hiçbir şey yapmadığını da üzülerek hatırlatmak istiyorum.
ERDOĞAN’IN BİR SAĞLIK PROBLEMİ OLABİLİR
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlık durumu hakkında birçok söylenti ortaya çıktı. Görüntülere bakıldığında yürümekte zorlandığı görülüyor. Erdoğan’ın bir sağlık problemi olabilir. Var mı, yok mu henüz bilmiyoruz. Herhangi bir açıklama yapılmadı. Tam tersine Sayın Fahrettin Altun Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a basketbol oynatıyor. Gördüğümüz kadarıyla Erdoğan’ın çok yoğun bir çalışma temposu var. Dolayısıyla bu yorgunluktan mütevellit bazı görüntüler de ortaya çıkabilir. Ortada ciddi meseleler de olabilir bilmiyoruz.
LÜTFÜ TÜRKAN’IN YAPTIĞI ÖZÜR İLE GEÇİŞTİRİLEMEZ
Geçen haftanın en önemli konularından biri esas itibariyle muhalefet partileri için bir ahlak testi olan konu Lütfü Türkan’ın şehit yakını olan bir kişiye küfür etmesiydi. İlk başta bunu yapmadığını söyledi sonra kabullendi ve özür diledi. Bu özür ile geçiştirilecek bir konu değil.
Bu hadiseye sebep olan milletvekili yaptığı bu davranışın milletvekilliği ile bağdaşıp bağdaşmadığını hakikaten değerlendirmeli. Buna göre de bir karar almalı. Eğer bu hakaret skandalına rağmen milletvekilliğine devam ediyorsa bu bundan sonra herkese kötü örnek olabilecek bir durum olarak ortaya çıkar.
İkincisi de partisi açısından bu konuyu değerlendirmek lazım. İYİ Parti anketlerde yüzde 15’lere doğru tırmandığı görülen bir partiydi. Böyle bir skandala sebep olan bir kişiyi parti kendi bünyesinde barındırmaya devam ederse yarın öbür gün iktidara söyleyebilecek bir sözü kalır mı, kalmaz mı herhalde partili bunu değerlendirecektir.