Geçtiğimiz hafta siyaset çok hareketlendi. En önemli gelişme; Canan Kaftancıoğlu’nun cezasından önce, ki o konuya geleceğiz. Kemal Kılıçdaroğlu, SADAT’ın önüne gidip kim olduğunu ve bu konuda yapmaya teşebbüs edebilecekleri konular hakkında kamuoyunun dikkatini çekmesi oldu. Birçoklarımızın 7-8 yıldır dikkat ettirtmeye çalıştığımız konu, bu sefer artık kaçınılmaz bir şekilde gündemde. Bu çok önemli çünkü, Kılıçdaroğlu bugüne kadar resmi devlet kurumlarına gidiyordu. Devlet kurumlarında kapıda kalsa bile dikkat çekmeye çalışıyordu, hoş. Çok da dikkat çektiği söylenemez. Ancak, SADAT’ı ziyaret ettiği sırada söyledikleri, söylediği yer ve içerik olarak da çok önemli. Her satırı önemli olmakla birlikte, “Kılıçdaroğlu ve partisi seçime hakikaten hazırlanmaya niyetli” denilebilir. Açıklamaları şu şekildeydi: “Türkiye asla paramiliter kuruluşlara, kurumlara teslim edilmeyecektir. Seçim güvenliği önemlidir. Şu anda önünde bulunduğumuz SADAT bir paramiliter kuruluştur. Ve düne kadar Erdoğan’ın danışmanlığını yapıyordu bunlar. Türkiye’de milyonlarca insan varsa ve Suriye’den gelmişlerse bunların buraya gelişlerinde en büyük rolü oynayan da SADAT’tır. 8 milyon sığınmacı Türkiye’nin cenaze namazını kılmaya çalışıyor. Bu seçim olacak. Seçim güvenliği ne pahasına olursa olsun sağlanacak. Sizler sandığa gidip rahatça oyunuzu vereceksiniz” sözleri yenilir yutulur gibi değil. Bu konular, önümüzdeki günlerde gerek seçim güvenliği gerekse ülkenin güvenliği açısından çok önem kazanan konuşmalar oldu.
CHP, KAFTANCIOĞLU’NU CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE ANKARA’DA GÖREVLENDİRMELİ
Tabii, Canan Kaftancıoğlu’na verilen (yarım) cezada iktidarın ve iktidara uygun hareket eden Adalet mekanizmasının önümüzdeki günlerde nasıl hareket edeceğinin bir işareti. Bu konuyu muhalefet esas itibarıyla bir avantaja geçirebilir. Kaftancıoğlu’nu hukuken il başkanlığında kalıp kalmayacağı konusunda değişik görüşler var. Kalma ihtimali olsa bile, bence altılı masa veya CHP yönetimi Kaftancıoğlu’nu Ankara’da görevlendirmeli. Ve, İstanbul’da gerçekleşen genel seçimlerdeki, seçim güvenliği organizasyonu gayet iyi yönlendiren Canan Kaftancıoğlu’nun katılımıyla hazırlamalı. Kaftancıoğlu’nun geçmiş dönemde söylediği sözlere kesinlikle katılan biri değilim. Ancak, kendisinin liyakatli şekilde çalışma yaptığını ve çok disiplinli hareket ettiğini seçim hazırlıkları sırasında gördük. Kendisiyle de yaptığım bir görüşmede de İstanbul’da AK Parti ve Cumhur İttifakı’nı rahatsız edebilecek, İstanbul’un bütün hanelerini teker teker ziyaret edecek bir organizasyon yaptığını biliyorum. Buna benzer bir organizasyonun Millet İttifakı tarafından bütün Türkiye’ye yaygınlaştırılması lazım. Bu bakımdan Kaftancıoğlu’nun Ankara’da altılı masanın seçim güvenliği ve seçim hazırlığı koordinasyon merkezinde görevlendirilmesinin çok isabetli bir karar olacağını düşünüyorum.
İLHAN KESİCİ İYİ BİR CUMHURBAŞKANI ADAYI OLABİLİR
Görülüyor ki Türkiye, seçimlere belki bir yıl kalmış olsa da tamamen seçim dönemine girdi. Burada kampanyayı hareketlendiren Zafer Partisi ve Ümit Özdağ oldu. Kendisinin çıkışları gerek muhalefeti sarstı, gerek iktidarın dengesini bozdu. Zafer Partisi’nin hiçbir şekilde baraj sorunu olmayacağı çok belli. Bunun yanı sıra, muhalefet de kendine çeki düzen vermeli, iktidar da Özdağ’ın çıkışlarını dikkate almalı. Özdağ, Millet İttifakı mensupları tarafından ‘neden muhalefete muhalefet ediyorsun’ diye uyarılıyor, bu uyarılar yersiz. Çünkü, Özdağ bir yeni parti kurdu ve partisini büyütmek için gerek muhalefetin gerekse de iktidarın eksikliklerini söyleyecektir. Bunu söylemek de kendi hakkıdır. Muhalefet de bundan bir ders çıkarmalı çünkü, çok dağınık bir görüntü veren muhalefetin Ümit Özdağ’ın bu çıkışlarını da dikkate alarak seçmenini kaybetmemek için kendisine çeki-düzen vermesinin şart olduğu görülüyor. Bunun için iletişimini koordine edilmeli ve artık Cumhurbaşkanı adayını ortaya çıkarmalı, hatta gölge kabinesinin kimlerden teşekkül edeceğini söylemeli. Ve, halkın özellikle ekonomi konusundaki sıkıntılarını somut olarak nasıl halledilebileceğini ortaya koymalı. Anlaşılıyor ki, Cumhurbaşkanı adayının sayısı çok fazla değil. Cumhurbaşkanı adayı ya Kemal Kılıçdaroğlu ya da Meral Akşener. Ya da iki liderin karar vereceği örneğin İlhan Kesici gibi biri olabilecek. İBB ve ABB belediye başkanları da bir sonraki dönemi beklemek durumundalar.
İSVEÇ VE FİNLANDİYA’NIN NATO’YA KATILIMI TÜRKİYE İÇİN PAZARLIK UNSURU OLABİLİR
Dış politika ve yurt dışı ilişkilerine gelirsek, Saray’ın bir numaralı meselesi; bozuk olan ekonomiye can suyu bulabilmek için yurt dışındaki para arayışları. Bu para arayışları gerek Körfez’de gerekse de Suudi Arabistan’da hatta Londra’da canhıraş şekilde devam ediyor ama sonuç alınıp alınamayacağı belli değil. Ukrayna savaşının da yarattığı sıkıntılar kadar belki dış politikada Türkiye için de yaratacağı fırsatlar var. Bu önemli fırsatlardan bir tanesi Türkiye’nin önüne geldi. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya başvuru konusunda Türkiye’nin bir tavır alması istendi. Türkiye, tabii ki böyle bir durumda Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğinin kabul edilmesi için kendisin de istekleri konusunda pazarlık etmek, masaya getirmek ve görüşmek imkanına sahiptir. Buna karşı çıkanların neden karşı çıktığını anlamakta zorlanıyorum. Gerek İsveç gerek Finlandiya’dan hatta onların ötesinde bu ülkelerin NATO’ya girmesini isteyen Almanya ve ABD başta olmak üzere diğer ülkelerden Türkiye’nin bazı talebi olacaktır. Bu talepler gayet meşru ve makul kabul edilmelidir. Ancaaaak, Türkiye’nin talep edeceği konular Türkiye’nin milli menfaatleriyle ilgili olmalı. Ve, Saray’ı şahsen ilgilendiren mesela ABD’deki Halkbank davasındaki gibi davalar pazarlık konusu edilmemelidir.