Geçtiğimiz gün biliyorsunuz altılı masa yine toplanmış, 4 başlık ön plana çıkmıştı. 6 parti başkanının bir araya gelip konuları samimi bir ortamda uzun uzun değerlendirmeleri demokrasi açısından çok güzel bir şey. Fakat, sürekli önemine dikkat çektiğim ‘seçim güvenliği’ konusuna bir kez daha değinmekle birlikte, seçmenin bu masadan beklediği en önemli konuların başında da seçim güvenliği konusunda bir iş birliği yapmaları, ciddi bir çalışma ortaya koymaları ve bu çalışmayı yapmış olduklarını seçmene göstermeleri gerekiyor.
Geçen toplantıda yani 1 ay önce bu konuda bir komisyon kuracaklarını ilan etmişlerdi. Geçtiğimiz 1 ay içinde bu komisyonun kurulduğunu, komisyonda kimlerin görev yaptığını ve nasıl bir çalışma yapacaklarını duymadık. Sanki ‘komisyona havale’ gibi bir durum var. Yumurta kapıya gelince çok geç olacak. Her toplantının ardından güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş vurgusunu doğru buluyor, hayal olmamasını diliyorum. Ancak, her toplantının ardından baktığım yuvarlak masa fotoğrafları yüzünden kafamdaki soru işaretlerini yeterince giderecek cevaplar bulamıyorum. Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu, ucube rejime geçiş referandumunda Tayyip Erdoğan’a destek vermişlerdi. Siyasi sabıka dosyalarında o da var!.. Komisyonlar içinde komisyonlarla uğraşırken kilitlemeyeceklerinin garantisi ne?
SEÇMEN; HAYAT PAHALILIĞI, MAZOT, EKMEK, SIĞINMACILAR GİDECEK Mİ SORUSUNUN CEVABINI ARIYOR
Altılı masa toplantılarının seçmen açısından neticesini değerlendirdiğimde, amiyane tabirle işin gazı kaçıyor. Seçmenle iletişim açısından 6 partinin genel başkanı 6 saat oturup konuşuyorlarsa ortaya seçimde ümit yaratacak bir netice çıkması lazım. Çıkmıyor! Yaptıkları açıklamaya baktığımda sanki seçim bitmiş, seçimi kazanmışlar, hangi mevzuat düzenlemelerini yapacaklar onunla ilgili çalışma grubu kuracaklarmış…
Bu konular seçmeni ilgilendiren konular değil. Seçmen, mazotu 10 liraya, ekmeği 1 buçuk liraya indirecekler mi, maaşlara yüzde 100 zam yapabilecekler mi onu duymak istiyor. Ülkedeki sığınmacıları geri yollayabilecekler mi, onu duymak istiyor. Açıklamanın tek müspet tarafı var; o da galiba çatı aday konusunda mutabıklar. ‘Galiba’ diyorum çünkü, bu parti başkanları arasında ciddi görüş ayrılıkları var.
ÜMİT ÖZDAĞ’IN ‘ALFA LİDER’ GÖRÜNTÜSÜ
Ümit Özdağ’ın son dönemdeki çıkışlarını küçümsemiyor, gerekirse önemsiyorum. Ümit Özdağ, herhangi bir ittifakın içine katılıp ittifaktaki diğer partilerle iyi geçinme sıkıntısına girmeden kendi başına prensiplerini ortaya koyan, bir ‘alfa lider’ görüntüsü ile ortaya çıktı. Önemli bir potansiyeli olabilir ancak, Fatih Altaylı’nın ‘teke tek’ adlı programında Özdağ’ın yaptığı konuşmada Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı almış olduğu pozisyon çok ciddi bir iletişim hatası olarak görünüyor.
ÖZDAĞ’IN SIĞINMACI ÇIKIŞI SİYASİLERİN GÜNDEMİNE GİRMEK ZORUNDA KALDI
Sığınmacılar konusu Türkiye için ciddi anlamda uzun vadede bir beka sorunudur. Bugün için yarattığı, sosyal ve ekonomik etkilerinin yanı sıra ilerleyen günlerde başımıza akıl almaz sıkıntılar yaratacak. Ümit Özdağ’ın çıkışıyla beraber bütün siyasiler bu konuyu gündemine almak zorunda kaldılar. Ne olursa olsun bu sığınmacılar sorunu çözülmeli, Suriyeliler olmak üzere Afganlar ve diğer ülkelerden gelen sığınmacılar mümkünse hukuk çerçevesi içinde kendi ülkelerine dönebilecekleri ortam hazırlanmalıdır.
Bununla birlikte, ‘konut satışları’ konusu da bir rezalet haline geldi. Konut satışları konusunda ‘vatandaşlık’ verilmesi de tam bir rezalet. Bu konut satışları karşılığında ‘vatandaşlık’ verilmesi mutlaka kaldırılmalı ve konut alanlara ise, asgari 5 yıl 180 gün Türkiye’de oturma şartı tüm dünyada olduğu gibi getirilmelidir. Bu rezalet durum da devam edilecek gibi değil. Türkiye vatandaşlığı hiç bu kadar ucuzlamamıştı!
KILIÇDAROĞLU, AÇIKLAMASIYLA 'ADAY BENİM' DEDİ
Kemal Kılıçdaroğlu’nun elektrik zamlarına ve kesintilere karşı evinin elektrik faturasını ödemeyeceğini duyurmuş ve geçtiğimiz gün ise elektriği kesilmişti. Elektriğin kesilmesi üzerine yapmakta olduğu muhalefetin yeterli bir ciddiyet taşımadığını ve bir karşılık görmediğini anlamış olsa ki, dünkü grup konuşmasında çok ciddi bir çıkış yaptı. Yaptığı konuşma, bir taraftan Yavuz Sultan Selim’i bir taraftan da Martin Luther King’i hatırlattı: ‘Kavgam var’ diyerek, herkese seslendi. Ya katılın ya da çekilin. Kılıçdaroğlu, aday benim anlamına gelen konuşmasında herkese tarafınızı belli edin diyerek ‘aday benim’ dedi. Bakalım bu çıkış altılı masanın nezdinde ve seçmende karşılık bulacak mı?
ALİ BABACAN’IN AYRILMASI MİLLET İTTİFAKI’NIN YARARINADIR
Ali Babacan’ın Deva Parti’sinin tek başına seçime kararı alması, kendi açısından rüştünü ispat etmesi açsından çok isabetli bir karar olarak görüyorum. Demek ki, %7 barajını geçebileceğini düşünüyor. %7 barajını geçemeyeceğini düşünürse, belki Gelecek Partisi’ni de yanına alarak hatta belki de Abdullah Gül’ü de partilerinin başlarına geçirerek yeni Ak Parti gibi bir şekilde seçime girebilirler.
Ali Babacan’ın bu çıkışını bir parti başkanı olarak kendi partisinin iddiasını ortaya koyması açısından isabetli bir karar olarak görüyorum. Millet İttifakı’ndaki partilerle yapmış olduğu ‘Parlamenter rejime geçiş’ ve ‘Seçim güvenliğinde işbirliği’ protokolünü zedeleyecek bir durum yoktur. Dolayısıyla, en küçük bir zararı olmayacaktır. Ancak, fazla iddialı olup da seçimlerde barajı geçemezse sandalye sayısı açısından Cumhur İttifakı’na bir avantaj sağlayacak durum olabilir. Böylelikle Gelecek Partisi, Deva Partisi ve Saadet Partisi bir araya gelirse Millet İttifakı’nın ruhunu bozmadan ittifak içinde ittifaktan gitmeleri Millet İttifakı’nın yararına olacaktır.