ŞU ANKİ EKONOMİ İLE ENFLASYONUN DÜŞMESİ İMKANSIZ
Geçen aylarda İlhan Kesici, yaptığı programlarda önümüzdeki kış, kara kış olmayacak nükleer kış olacak diyordu. Kulakları çınlasın haklı çıktı. Sayın Tayyip Erdoğan’ın tüm ekonomi kurallarına meydan okurcasına büyük bir inatla sürdürdüğü ekonomi politikası Türkiye’yi çok büyük bir sıkıntıya soktu. Faizleri indirirsem enflasyon düşer gibi bir düşüncesi var. Böyle bir şeyin olabilmesi için Türkiye’de çok büyük döviz rezervleri olması gerekiyor. Zira Türkiye ekonomisi maalesef ithalata bağımlı. Gerek tüketim malları gerek ara mallar gerekse sanayi malları ve enerjide ithalat yapmadan ekonomi çarklarını döndüremiyor. Tayyip Erdoğan bunu nedense görmezden geliyor. Sonuç itibariyle geçtiğimiz günlerde Türk Lirası’nın Dolar karşısında çok ciddi bir değer kaybına sebep olacak kararlar aldı ve aldırdı. Önümüzdeki aylarda, kail olmaya lüzum yok, aylık yüzde 5 veya 7 civarında ve bir enflasyon ile yaşayacağız. Allah hakikaten dar ve sabit gelirlilerin yardımcısı olsun.
İNŞALLAH ERDOĞAN BU İNADINDAN VAZGEÇER
İktidar mensuplarının bu konudaki konuşmalarını maalesef komik bulduğumu söylemem lazım. Aklı başında olanlar konuşmuyorlar ama reisçilik yapanlar hakikaten akla ziyan beyanlarda bulunuyorlar. Bu konuşmaların da bir ciddiyeti yok. Ciddi almaya da imkan yok. Sayın Cumhurbaşkanının her konuşması ekonomik olarak daha büyük zararları getirecek endişeler doğuruyor. Artık konuyu bir inat haline getirdi. İnşallah bu inadından vazgeçer.
ÇIKIŞ YOLU ERKEN SEÇİM
‘Çıkış yolu nedir?’ diye sorulduğunda iki tane çıkış yolu var. Bunlardan bir tanesi erken seçim. Erken seçim gerek muhalefet gerekse iktidar açısından bir zaruret haline gelmiş vaziyette. Erken seçime gitmek İktidar açısından bir anlamda halktan güven oyu istemek manasına geliyor. İktidar AKP ve MHP bu ekonomik programın doğru olduğu kanaatindeler ise ki öyleler. Israrla öyle olduğunu söylüyorlar. Bir erken seçime giderek seçmenden güven oyu almayı düşünmeleri lazım. Hatta bunu bir mecburiyet olarak görmeleri lazım. Bu iddialı inatla takip ettikleri bir program halka ciddi bedeller ödetecek. Halkın bu konuda kendilerine güven oyu verip vermediklerini görmeleri gerekir.
ERDOĞAN YÖNETİM TAZRINI DEĞİŞTİRMELİ
İkinci yol ise Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yalnızca ekonomi politikasını değil yönetim tarzını da değiştirerek geniş bir Türkiye ittifakını araması, bu noktada özellikle CHP’nin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugüne kadar talep ettiği yetkileri parlamento ile paylaşarak yürütmenin başı olan cumhurbaşkanının parti ile ilişkisini keserek daha geniş tabanlı bir koalisyonu kurması. Bunu yapabildiği taktirde ve hükümetin içine gayet yetenekli, riyakatlı CHP’den ve diğer partilerden kişileri de almak suretiyle önümüzdeki bir, bir buçuk seneyi bir restorasyon dönemi olarak kabul edip uygulamaya koyması. Bu ikinci teklifimi okuyanlar “Aklını mı kaçırdın” diyebilirler ama “Hayır aklımı kaçırmadım.”
Her şeye rağmen Recep Tayyip Erdoğan’ın inadından vazgeçerek geniş tabanlı bir Türkiye ittifakı aramasının faydalı olacağını da her şeye rağmen düşünmek istiyorum.