Her devletin ordusu vardır. Ordu; Düşmanlara karşı vatanın koruyucusu, Anayasal düzene karşı iç ve dış tehdit, tehlike ve saldırılara karşı caydırıcıdır. İç ve dış dengelerin işleyişinde dinamo rol oynayan milli güç unsurlarının başında gelen, stratejik değerde karar unsuru olan zinde ve mili güçtür, vazgeçilemezdir. Bu görevi yasalara göre Millet adına yerine getirir.
Ordunun bu fonksiyonunu yapamadığı bir pozisyona düştüğü devletin iç huzuru bozulabilir, uluslararası arenada saygınlığı azalır, teröristlerin umutlarını artar, milli menfaatlerimizle çatışan komşu devletlerin arzularını kamçılar.
Türk tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri Atatürk ve arkadaşları demokrasinin yolunu açtı ama daha sonraki yönetimlerle gereken başarıyı yakalayamadık. Demokrasinin en çetin engeli, şeriat rejiminin temelini oluşturan tarikatlar ve ortaçağda kalmış derebeylik yani toprak ağalığı düzeninin bizde devam ediyor olmasıdır.
Atatürk, tarikatları kapatarak, Toprak Reformu Kanunu'nu çıkararak demokrasinin yolunu açtı. Milli karakter ve yapıya sahip Türk Silahlı Kuvvetleri'ni teşkilatlandırdı. Daha sonraki yönetici kadrolar bu devrimleri kavrayamadılar veya anlayamadılar.
Örneğin, 27 Mayıs 1960 ihtilalinde en demokratik, özgürlükçü, çağdaş Anayasa yapıldı. Buna rağmen 27 Mayıs 1960 ihtilalini çoğumuz "Darbe" diyerek olayı basitleştirmeye çalışıyoruz. Ama yapılan 27 Mayıs Anayasası'nı bile göremiyorlar ve anlayamıyorlar.
Şimdi benzer bir Anayasa yapabilirseniz mutlu oluruz, alkışlarız. Ancak kaygılıyım. Mevcut Anayasamız ve rejim meydanda. Siyasi başarısızlıklarına mazaret arayan siyasetçiler, askeri vesayeti slogan olarak kullanmaları calibi dikkattir. Bu yaklaşımının sonunda tarikat vesayetinin önü açıldı ve güçlenmesine olanak tanılmış oldu.
En demoraktik devlet olarak bilenen Amerika’da yakın zamanda demoraksinin buhrana sürüklenmesini ABD ordusu önledi. Son seçimde şimdiki Başkan Biden seçimi kazandı ama eski Başkan Trump bir türlü görevi bırakmadı. Hatta taraftarları Beyaz Saray'ı basmaya teşebbüs etti.
Trump'ın amacı karışıklık çıkarıp seçimi tekrarlatmaktı yani bir anlamda ABD'de kaos çıkarmak istiyordu. İşte bu antidemokratik hareketin ABD Anayasasına aykırı olduğunu ve iç huzuru bozacağını değerlendiren ABD ordusu adına Genelkurmay Başkanı, "Seçim tamamlanmıştır. Anayasamıza göre Biden Başkomutanımızdır" mealinde kısa bir açıklama yapınca Beyaz Saray'ı terk etmek istemeyen Trump ertesi sabah hemen görevi bıraktı ve saraydan ayrıldı. Böylece ABD ordusu, ABD'de karışıklığı ve olası iç çatışmaları önlemiş oldu.
Bizde ordunun büyük bölümünün bir tarikata kaptırılması, kumpas davalarında kendini korumak amaçlı direnç gösteremeyişi gibi talihsiz olaylar nedeniyle milletin beklentilerini ve güvenini kaybetti ve buna bağlı olarak hiyerarşide boşluk meydana geldi.
İktidar, "Demokrasi bizim için trendir. Planladığım istasyona gelince trenden ineceğiz" anlamında açıkça ve cesurca açıklama yapmıştı. Buna karşılık demokrasiyi savunanlar ne yaptı? Sessizliği yeğledi. Şimdi uyanıyorlar ama strateji bilim ve sanatının zaman faktörünün öneminin ve bedelinin ağır olduğunu pek bilemediler kanaatindeyim.
Partilerin çoğu milli menfaatlerimiz yerine parti çıkarlarına öncelik verdikleri için orduya kurulan kumpaslarada sessiz kalarak stratejik hata yaptılar ve iç dengelerin bozulmasına olanak tanıdılar.
Yaşanan sorunların temelinde bu yatmaktadır.
Orduda yanlış yapanlar olabilir, onlar cezalandırılır. Eksikler düzeltilir. Buna kimse bir şey diyemez. Ama ordu vesayetinden kurtulma sloganıyla, orduyu bir savaşta yenilmekten beter duruma düşürürseniz, tarikatların hegomanyası devreye gireceğini düşünemeyenlerin yapabileceği bir şey kalmaz. Sorunlar çözümlenemez bir mecraya ve kaosa sürüklenir.
Jeopolitikçiler dünyada coğrafya açısından Kara Devleti, Kıyı Devleti ve Ada devleti olduğunu savunurlar. Bu kapsamda Biz hem kara devletiyiz hem kıyı devletiyiz.
Ortadoğu'nun istikrarsızlığı ve çatışmalar bölgesi olması, komşularımızın milli hedefleri göz önüne alındığında Türk Silahlı Kuvvetler'inin Atatürk’ün istediği gibi Hava Kuvvetleriyle, Kara Kuvvetleriyle, Deniz Kuvvetleriyle güçlü olması gerekir. Böylece demokrasi karşıtları caydırılır, vazgeçirilir ve demokrasinin önü açılır. Aksi takdirde seçim güvenliği bile milli sorun haline gelebilir.
Bunların sonunda 27 Mayıs Anayasıyla yeniden demokrasi çabaları başladı.
Ancak siyasi partiler rant mekanizmasından, parti içi baskıdan ve odun koysam milletvekili seçilir anlayışından kurtarılmadığı, siyasetin şan ve şeref hizmet şekline dönüştürülmediği sürece demokraside, zenginleşmede, çağdaşlaşmada hayallerimizi süslemeye devam eder kanısındayım.
Ne Mutlu Türk'üm Diyene!