Şeyh Said, 1865 yılında Palu’da doğdu. Babası Mahmut Feyzi ve dedesi ise burada türbesi bulunan Şeyh Ali Septi Efendi’dir. Şeyh Said bölgenin zengin ve nüfuzlu kişilerindendir.
Cumhuriyetin ilan edildiği yıl Erzurum’da “Kürd Azadî Cemiyeti” kurulmuştu. Şeyh Said’in de üye olduğu ve çoğunlukla Hamidiye Alaylarının eski subaylarından oluşan cemiyetin 1924’te yaptığı gizli toplantıda en geç 1925 Mayıs’ına kadar dış destekli ve geniş çaplı bir ayaklanma çıkarılması kararlaştırılmıştı.
13 Şubat 1925’te Şeyh Said bazı aşiretlerle beraber Piran’da isyanı başlattı. Bölgede yapılan propagandayla “hükümetin o bölgede Şeyh Said dahil sekiz yüz kişinin katline emir verdiği” söylendi. Sultan Abdülhamid’İn oğullarından birinin yönetimi ele alıp saltanat ve hilafeti geri getireceği bilgisi yayıldı.
Aynı günün gecesinde Hacı Talât isimli bir isyancı beraberindeki silahlı güçle Genç hapishanesi ve jandarmasına baskın yapıp jandarmaları esir aldı. İsyan Genç, Çapakçur, Lice, Palu ve Hani’ye kadar hızla yayıldı.
Başbakan Fethi Bey, TBMM’de isyan hakkında yaptığı konuşmada maalesef Elazığ’ın da asilerin eline geçtiğini bildirdi. Atatürk’te isyandan “Din maskesi altında setr mahiyette çalışan teşebbüslerinin mahsulüdür” diye bahsederek irtica vurgusu yaptı.
Elazığ halkı isyancılara destek vermemişti. Elazığ’da halkın asilere karşı koyduğu tepki Hakimiyet-i Milliye’de “Elaziz mıntıkasında asiler müthiş bir zayiata uğramışlar ve yağma etmek istedikleri cephenin ateşi ile yanmışlardır.” Başlığıyla haber yapıldı.
Harput’ta isyanın bastırıldığı ve önemsiz bir mesele haline geldiğine dair haberler gelince Hükümet, olağanüstü önlemler almanın gereksiz olduğuna karar verdi. Durum Atatürk’e bildirildi, Atatürk’ün karşı çıkması nedeniyle tekrar görüşüldü ve onun direktifleri yönünde hareket edildi.
İsyan hükümette karışıklıklara neden oldu. Başbakan Fethi Okyar istifa etti, yerine Atatürk’Ün isteği doğrultusunda İsmet İnönü getirildi. Bölgede sıkıyönetim ilan edildi. Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarıldı ve hükümete isyanla ilgili olarak olağanüstü yetkiler verildi.
Hakimiyeti Milliye’nin “Asileri Türkiye Cumhuriyeti’nin kuvvet ve şefkatiyle tedip için büyük bir kuvvet ile hazırlanılmaktadır. Asiler şimdi en zayıf buldukları Genç, Elaziz ve Dersim havalisinde faaliyettedirler.” Şeklindeki haberi isyana müdahale hazırlığının yapıldığını gösteriyordu.
Elazığ’dan Diyarbakır’a uzanan bölgede Şeyh Said’in emrinde yaklaşık 15.000 silahlı adam vardı. Buna karşılık bölgeye Mart sonuna kadar 12.000’i silahlı olmak üzere 25.000 asker gönderilmişti.
10 Mart 1925 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesi “Haber alındığına göre evvelki akşam ve dün sabah Diyarbakır civarında hatta içerisinde birçok mühim vaka-yı müsâdemât vuku bulmuş ve bu müsademeler Kürt Krallığı mecnunlarının perişaniyetiyle neticelenmiştir…” diyerek isyanın bastırılma eğiliminde olduğunu yazıyordu.
Haberin devamı şu şekildeydi: “Anlaşıldığına göre asilerin maksadı Diyarbakır’ı elde ettikten sonra Kürdistan Krallığını! İlan ederek orada hükümeti tesis etmek imiş… Kürdistan Kraliyetinin! Mühlik nazarlarına! Hitaben yazılmış bazı mektuplar da bulunmuştur.”
Askeri sevkiyatın hızlanmaya başlaması isyancılarda huzursuzluk yaratmıştı. Erzak sıkıntısı başlayınca yağmaya başlayan isyancılara karşı halk silahlanmıştı. Bütün bu gelişmeler isyancıların dağılma noktasına geldiğini gösteriyordu.
Beklendiği gibi isyan zayıflamış, asilerin zorla dağa çıkardıkları köylüler köylerine dönmeye ve hükümete sığınmaya başlamışlardı. Bu kişiler şeyhlerinin kendilerini cebren sürüklediklerini söyleyerek silahlarını teslim etmişlerdi. Sıra Şeyh Said’in yakalanmasına gelmişti.
16 Nisan 1925 tarihli Hakimiyeti Milliye Şeyh Said’in yakalanmasını şöyle duyurmuştu: “Düşmanlarımızın hazırladığı din maskesi ve derebeylik hançeri ile Türk’ü bir kere daha vurmak teşebbüsatını üzerine almış olan Şeyh Said, Hani’de Türk’ün bükülmez koluna düşmüş ve bu hıyanetinin cezasını yüklenmeye başlamıştır."
Şeyh Said yargılanmak için Diyarbakır’a getirildiğinde halk onunla “Hani bastonunla uçak düşürüyordun?” diye dalga geçmişti. 26 Mayıs 1925’te Diyarbakır Sinema binasında Şeyh Said’i yargılayan mahkemenin başkanı Mazhar Müfit Bey idi.
Müfit Bey sordu: Müslüman Müslümanın kardeşi olduğuna göre, neden Müslümanları birbiri üstüne sevk ettiniz? Şeyh Said cevap verdi: “Hz. Ali’nin savaştıkları da Müslümandı. Yine kardeş olurlar.”
Mazhar Müfit Bey bu sefer Yunan askeri yurdu işgal ettiğinde emrindeki 4000 adamla neden Yunanlıların üzerine yürümediğini sordu: Şeyh Said, “O zamanlar perişan haldeydik zamanımız olsaydı durmazdık” şeklinde cevap verdi.
28 Haziran 1925’te Şeyh Said ile beraber 49 kişinin idamına karar verildi. Karar ertesi sabah, yani 96 yıl önce bugün infaz edildi.
Mazhar Müfit Bey’in son sözleri şöyleydi:
“Bağımsız Kürdistan amacına yürüdünüz. Cumhuriyet ordusu bunu mahv ve perişan etti. Herkes bilmelidir ki genç Cumhuriyet hükümeti fesat ve irticaya izin vermeyecektir. İşte Cumhuriyet’in kahhar fakat adil kanunlarının hükmü budur. Mahkûmları götürünüz.”
Büyük Atatürk, sana ve devrimlerine minnettarız!
????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????⚰️⚰️⚰️⚰️⚰️
Ingiliz Muhipleri Cemiyeti ve Ingiliz baskomiserligi ile Milli Mucadele donemlerinde sikca gorusup, onlardan destek almislardir. Kurdistan Teali Cemiyeti kurup, Kurdistan diye adlandirdiklari bolgenin kendilerine verilmesi icin Ingilizlerle anlasmislardir. Ingiliz dostlarina yakin olmak icin bu cemiyet Ortakoy'de bir daire tutup, islerini buradan yurutmustur. Yazida tarihi surec daha iyi anlatilmaliydi.