SADAT NEDİR?
Son günlerde siyaset alanında, basında ve kamuoyunda yoğun şekilde eleştirilen sözde bir şirket.
Bu Şirket 2012'de kuruldu ve faaliyetlerini sürdürüyor olmasına rağmen son günlere kadar kimseden ses çıkmıyordu ya da zaman zaman cılız sesler geliyordu.
SADAT hakkındaki eleştirileri analiz ettiğimizde Anayasamıza aykırı, paramiliter ve yasalara uymayan bir kuruluş olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak, aklıma "Şimdiye kadar neredeydiniz? Bu şirket hakkında istihbarat birimlerimiz ilgililere bilgi verdiler mi? Olumlu veya olumsuz rapor vermediyseler uyuyorlar mı? Verdilerse niçin araştırma ve soruşturma yapılmadı?" gibi sorular geliyor.
Bütün bu olaylar, işlemsizlikler veya belirsizlikler Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasasının ve bazı kanunların çiğnendiğini göstermiyor mu?
SADAT’I KISACA TANIYALIM
SADAT'ın açılımı şöyle: Uluslararası Savunma Danışmanlık, İnşaat, Sanayi ve Ticaret A. Ş.
Kurucusu; 1996'da Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla emekliye sevk edilmiş Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'dir.
Çok sayıda emekli subay ve astsubay görev yapmaktadır. Adnan Tanrıverdi, 2016-2020 yılları arasında Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak görev yapmıştır..
Şirketin görevleri arasında doğru ise dikkat çeken, bana göre tehlikeli ve yasalarımıza uymayan şu ifade bulunuyor; İslam ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliği ortamı oluşturmayı ve İslam dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak dünya süper güçleri arasında hak ettiği yerini almasına yardımcı olmaktır.
Bu görevi Panislamizmin özet şekilde tanımıdır diye yorumluyorum. Ayrıca, Anayasamızın özellikle laiklik ilkesine ters düşen, Milli Savunma ve İçişleri Bakanlıklarının yetkilerine tecavüz ediliyor şeklinde görüyorum. Bu derece endişe verici bir şirketin kuruluşuna izin verilmesini de çok yanlış buluyorum.
SADAT, sözde bir anayasa hazırlamış, Uluslararası İslam Konferansı düzenlemiş ve Anayasasını burada da gündeme taşımıştır.
Medyada yer alan haberlere göre SADAT'ın Anayasası hem ütopyadır, tehlikelidir, enteresandır, hem de suç unsuru taşımaktadır diye düşünüyorum.
SADAT'ın Anayasasında şu hükümler bulunmaktadır:
- Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalı,
- TSK yeniden yapılandırılmalı,
- YAŞ'ın yapısı değiştirilmeli ve bütün kararlar yargıya açık olmalı,
- Askeri yargı kaldırılmalı,
- Jandarma Genel Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlanmalı,
- Anayasada değişmez maddeler olmamalı,
- Laiklik ilkesi anayasada bulunmamalı,
- Başkanlık sistemi kurulmalı,
- Asker siyasetin üzerinde vesayet kurmamalı,
- YÖK kaldırılmalı,
- Üniversitelerde bilimsel özerklik sağlanmalı...
SADAT'In Anayasasındaki "YAŞ kararlarının yargıya açık olması, askeri yargının kaldırılması" hükümleri dışında tümüyle demoraksiye aykırıdır.
Ayrıca askeri vesayetten kurtulmalı sloganına dayalı yaklaşımı sonunda, tarikatların vesayetinin devlet üzerinde hegomanya kurmasına olumlu mu bakıyorsunuz? Çünkü bugüne kadar şeriat düzeninin temelini oluşturan tarikatların, ATATÜRK döneminde kapatılmasının devamlılığı TSK ile engellenmiştir. 2002’den sonra TSK’nın etkinliği zayıflayınca tarikatlar vesayeti hortladı.
SADAT BU CESARETİ NEREDEN ALIYOR?
Herhangi bir yerde, kurumda, kuruluşta boşluk oluşursa o boşluğu başka birileri doldururlar. TSK'da yapılan stratejik hatalar ve yanlış yapılan terfiler sonunda TSK'dan kaynaklanan boşluklar meydana geldi ki SADAT gibi oluşumlar ve tarikatlar bu boşlukları doldurma gayreti içine girdiler.
TSK kendine kurulan kumpaslara direnç gösteremedi, Türk tarihine kara bir leke olarak geçen ve TSK'nın onur, moral ve motivasyonunu bozan meşhur çuval olayını savunan dönemin Genelkurmay Başkanı Özkök'ün pişkinliği ve göreve devam etmesi, TSK nın önemli bir bölümünün FETÖ'ye kaptırılması ve kaptıran komutanların bir şey olmamış gibi hareket etmeleri gibi sansasyonel ve hassas olaylar sonunda TSK savaşta yenilmekten beter duruma düşünce görevinde aksaklıklar ve boşluklar oluştu.
Sorunu bu geniş kapsamda ele alarak analiz etmeliyiz ve çareler aramalıyız kanaatini taşıyorum. Aksi takdirde palyatif düzeltme ve çabalarla sonuç alamayız, başarılı olamayız ve demoraksiye ulaşamayız.
Bir savaşta olası bir işgale uğrayan bölgede işgal kuvvetlerine karşı Kuvay-ı Milliye ruhuyla gerilla savaşı yapacak olan teritoryal savunma güçlerini hazırlayan, organize eden ya da işgal ettiğimiz bir bölgede düşmanın yerel direnişçilerine karşı mücadeleyi yürütecek olan Özel Harp Dairesi'ni bilgisizce suçlayarak pasifize etmeye çalışan içerdeki odaklar yanlışlık yaptıklarını anlasınlar.
Özel Harp Dairesi'nin Kıbrıs Türklerini teşkilatlandırdığını, Türk Mücahit Teşkilatı'nı (TMT) kurduğunu, böylece ENOSİS’in engellenmesinde ve 1974 Kıbrıs Harekatının zaferle sonuçlanmasında kritik ve başarılı hizmetler verdiğini unutmayalım.
Komplo teorileri ile bir yere varılamaz. İşte SADAT bu boşluğuda doldurmak refleksiyle kurulmuş ve tepki gelmeyince büyümüştür düşüncesindeyim.
Anlaşıldığı üzere SADAT, İslamcı yani Panislamizm ideolojisini ve şeriat rejimini benimseyen bir politika izlemektedir. Yaptığı sözde Anayasayının içeriği buna işaret etmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu da bu sevdadan bitmiş ve tarihe gömülmüştür. Yakın geçmişte halkı Arap olan Suriye ve Mısır bir konfederasyon halinde birleştiler. Ancak kısa bir süre sonra ayrıldılar. Bu örnek herşeyi açıkça anlatıyor. Günümüzde İslam aleminde kalkınmış ve özgürlükçü bir devlet gösterebilirmisiniz?
İslam coğrafyası terörün odağı haline getirildi ve iç savaşların sürdürüldüğü bir konuma dönüştürüldü.
Laiklik ilkesini ve demokrasiyi kabul eden batı alemi ortaçağ zihniyetinden kurtulduğu için kalkınmış ve dünyanın kontrolünde dominant rol oynayan pozisyonu yakalamıştır.
Ümmetçilikle, biatçılıkla ve ihvancı anlayışla kalkınmanın ve gelişmenin imkansız olduğunu anlamalıyız.
Dinimiz ilim ve bilime işaret etmektedir. Buna rağmen İslam aleminde alim veya icat yapan pozitif bilim adamlarının çok az sayıda yetiştiğini incelemeliyiz ve empati yapmalıyız.
Tarih haykırıyor. Ders alalım ve çağdaşlaşalım.
Müslüman insanlarında refah, huzur, barış içinde yaşamaları haklarıdır.
İsrail ile baş edemeyen Arap alemiyle dostane,ekonomik ve diplomatik ilişkiler geliştirelim. Ancak siyasi entegrasyonlara yani birleşmelere ödün vermeyelim.
Gelişmenin, refahın, bağımsızlığın, demoraklatikleşmenin ve çağdaşlaşmanın tek yolu ve yöntemi ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARINDA YATMAKTADIR. Buna inanalım ve sarılalım.
SADAT'ın Anayasası bütünüyle Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerine, felsefesine, ATATÜRK ideolojisine ve demoraksiye terstir, uyuşmaz.
Türkiye Cumhuriyeti, Ortadoğu’da oyun kurucu bir devlet olma kapasite ve potansiyeline sahiptir. Sadece demoraksiye içtenlikle sarılalım ATATÜRK’ün yolunu izleyelim.
Sonuç olarak; Tarihten ders almazsak ve tarihi olayları yanlış yorumlarsak, yapılan hatalar ve sıkıntılar tekrarlanabilir, bunu millet olarak yaşamak istemiyoruz.