-Rasyonel bir yönetimin rejiminde veya bir savaşta üç teme faaliyet vardır. Bunlar planlama, uygulama yani icraat ve geri beslemedir. Planlama tepeden yani merkezden başlar ve yapılır. Alt birimlere direktif verilir ve bu çerçevede alt planlar yapılır. Planlar uygulamaya konduğunda alt birimler, özellikle belediyeler uygulama sırasında inisiyatiflerini kullananırlar ve görevlerini yapmaya çalışırlar. Böylece yönetimde hiyerarşi de sağlanmış olur. Yolsuzluklar çok azalır. Çünkü planlamayı yapan tepedeki merkez alt birimleri denetleyerek geri besleme yapar ve böylece ilerleme ve başarı kaçınılmaz olur.
- Bu temel yönetim biçimi veya modeli demokrasinin ruhuna da uygundur.
-Planlama ve uygulamayı bir elde toplamak totaliter rejimi getirir, karmaşaya yol açar ve başarı şansa kalır. Bir savaşta da mağlubiyetin önünü açar.
-Bu sistemin doğruluğu; Yaşadığımız ve büyük felaket olarak tanımladığımız on ilimizi kapsayan depremde bir kez daha görülmüştür. Depremde maddi ve manevi ağır zayiat vermemizin temelinde yönetim anlayışının yanlışlığı ve eksikliği yatmaktadır.
-Bu bağlamda; Eğitim ve öğretim sistemimiz pozitif bilime öncelik vererek insanlarımızı inisiyatif kullanma ve hesaplı risk alma niteliğine sahip kılacak ve yetiştirecek şekilde düzenlenmelidir.
-Ancak biz bu temel kuralı gözden kaçırdığımız için sorunlarımızı çözemiyoruz. Liyakata önem vermiyoruz. Örneğin, Aydın Efeler Merkez İlçesinde Belediye Başkanı tarafından Tarih Hocasının Belediye İmar Müdürü yapıldığını biliyor musunuz? Hayret değil mi? Şaka değil gerçek. Haber yerel basından alınmış .
-Eğer, yapılaşmada bölgelerin deprem, sel, yangın gibi doğal afet özelliklerine göre kapsamlı merkezi bir planlama yapmış olsaydık ve yerel birimlere yani belediyelere sadece inşaatların denetimi ve ruhsat işlemlerini bıraksaydık Maraş Depreminde hasar ve kaybımız çok az olurdu.
-Biz ne yaptık belediyelere üstesinden gelemeyecekleri planlama yetkisi ve sorumluluklar yükledik. Üstelik kısa vadeli siyasal çıkarlar uğruna inşaatlarda yapılan yolsuzluk ve hileleri zaman zaman affettik. Bu akıl almaz hatayı kabullenemiyorum.
-HDP yani ülkemizi bölmek isteyen dış güçlerin maşası. PKK bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı ve kuklası olan parti demokrasi aldatmacası örtüsüyle yerel demokrasiyi savunuyor. Yani yerel yönetimlere özerklik yolunu açmak istiyor. Bu tuzaktır doğal afetlerin hasar ve zayiatını da tetikler.
-Büyükşehir Belediyeler kanunuyla Belediyelere verilen aşırı planmaya dönük aşırı yetkiler merkezi yönetimin Valiler kararıyla, belediyelerin denetim altında tutulmasını zayıflatmıştır. Bunun sonunda Güneydoğu Anadolu’daki bir çok belediyenin imkanlarını kullanarak PKK dağ kadrolarına lojistik destek ve insan sağladını da unutmayalım.
—Merkesizi planlama, Ademi merkezi uygulama hem barışta hem savaşta geçerli ve başarıyı sağlayan yöntemdir.
-Malasef biz bunu sulandırarak uyguluyoruz. Bunun da sonuçlarını yaşıyoruz.
ASKERİN DEPREME GEÇ MÜDAHALE ETMESİNDE PLANLAMA HATASININDA PAYI VAR !
-Eskiden askerin bölgesindeki doğal afetlere hızla, organize ve koordineli şekilde müdahalesi için EMASYA PLANLARI vardı. Bu planlara göre askeri birlikler önceden hazırlık yapar ve tatbikatlarla eğitilirlerdi. EMASYA kaldırıldı. Dolayısıyla doğal olarak askeri birlikler plan ve eğitim yapmadılar. Bundan dolayı askerin müdahalesi gecikti.
-Yine kamu kurumlarında, belediyelerde, büyük kurumlarda Sivil Savunma Birimleri vardı. Bunlar kurum içinde afetlere karşı planlar yapar, personeli eğitir ve gelecek yardımları koordine ederdi. Bu birim de kaldırıldı. Böyle oluncada afetlere müdahalede gecikme meydana geldi ve etkinlikte azalma meydana geldi.
-Eğer bu iki birim kaldırılmasaydı Maraş depremine asker daha hızlı, organize ve etkili müdahale ederdi ve güvenlik kargaşa asgari düzeyde olurdu kanaatindeyim.
GERİ BESLEME YAPARAK GELECEKTEKİ DOĞAL AFETLERE KARŞI HAZIRLIK YAPMALIYIZ VE OLMALIYIZ !
Emasya planlarını ve sivil savunma uzmanlık birimlerini güncelleyerek yeniden hayata geçirilmesini gerekli olduğunu düşünüyorm.
HATAY’A DİKKAT
Maraş merkezli depremde ağır kayıp veren Hatay tarihi ilimizin sınırda ve kritik bir bölgede olması nedeniyle yerli halkın Türkiye’nin diğer bölgelerine göç etmesinden kaynaklanan demografik yapısı sığınmacıların lehine değişebilir. Suriye’nin milli hedeflerinden biri olan Hatay’da Suriye lehine bi hassasiyet oluşturabilir. Bu nedenle yerli halkın göçünün engellenmesi amacıyla öncelikle konut ihtiyacına ağırlik verilmeli ,ekonomik ve güvenlik tedbirleri alınmalıdır. Aksi takdirde gelecekte Hatay üzerinden siyasi ve güvenlik açısından büyük sorunlar yaşayacağımızı kaçınılmaz olur.